Genel

Kendisi Küçük, Etkisi Büyük Olan Kavram; Teşekkür Ederim

  Nedendir bilmiyorum ancak birçok konuda cömert olan halkımızın, konu teşekkür veya takdir etmeye geldiğinde oldukça cimri davrandığını gözlemliyorum. Oysaki sözlükte teşekkür etmek, yapılan bir iyiliğe veya olumlu eyleme karşı..

Kendisi Küçük, Etkisi Büyük Olan Kavram; Teşekkür Ederim

 

Nedendir bilmiyorum ancak birçok konuda cömert olan halkımızın, konu teşekkür veya takdir etmeye geldiğinde oldukça cimri davrandığını gözlemliyorum. Oysaki sözlükte teşekkür etmek, yapılan bir iyiliğe veya olumlu eyleme karşı duyulan gönül borcunun, hissedilen hoşnutluğun, sözle ya da davranışla anlatılması olarak tanımlanmaktadır. İş sürecinde, çalışanı ve onların oluşturduğu kurumları daha iyiye doğru isteklendirme, harekete geçirme ve tetikleme çabasının toplamı olan motivasyon kavramının önemli bir etki unsurudur.
Bir başka ifadeyle, diğer kimseler tarafından takdir edilmek, teşekkür edilmek, insan doğasının yaradılışı gereği ihtiyaç duyduğu en derin özlemidir. Abraham Maslow’un İnsan İhtiyaçları Kuramı’nda belirttiği üzere; ait olmak, sevgi, saygı beklemek, insanın yemek, içmek ve güvenlik ihtiyacından sonra gelen en temel ihtiyacıdır. Öte yandan, yapılan araştırmalar da göstermektedir ki, çalışanların % 60’ı takdir veya teşekkür gibi olumlu geri dönüşlerden, en az para kadar etkilenmekte, daha fazla motive olmaktadırlar.

O halde neden?

Özünde, özür dilemek, teşekkür etmek, empati kurmak, hoşgörülü olmak birer erdem değil midir? En son ne zaman bir çalışanınıza herkesin önünde teşekkür ettiniz? En son ne zaman özveriyle çalışan bir kuruma teşekkür ettiniz? Eğer cevabı bulmakta zorlanıyorsanız, sizi hiçbir şekilde maddi ve manevi olarak etkilemeyecek, insanın temel ihtiyacı olan bu davranışı sergilemekten neden imtina ediyorsunuz?

Ne yaparsam yapayım sonuçta hiçbir şey fark etmiyor!

Özünde bu bir öğrenilmiş çaresizliktir;
Hindistan’da filler eğitilmek için bebekken kalın bir zincirle kazığa bağlanır ve kaçması engellenir. Bebek fil kaçmayı defalarca dener, fakat kendisinin zinciri koparmaya da çiviyi sökmeye de gücü yetmez. Yıllar geçer, bebek fil büyür ve hala zincire bağlı şekilde bekler. Artık fil güçlüdür, zinciri koparabilecek ve kazığı sökebilecek gücü vardır fakat fil kaçmayı denemez bile. Çünkü özgür olamayacağına inanmaktadır. Artık kırılamayan şey filin bağlı olduğu zincir değil, filin inancıdır.

Burada önemli olan, ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelmiş insan topluluğunu ve onların oluşturduğu birer tüzel kişilik olan kurumları bu hissiyat içerisine sürüklememektir. Başarını gördüm ve kabul ediyorum, diyerek gönüllere dokunabilmektir. Yıkıcı eleştiri değil, yapıcı, çözüm odaklı geribildirimde bulunabilmektir. Ancak üzülerek ifade ediyorum ki, bu bağlamda toplumsal yapımızdaki yaklaşım düzeyi teşekkür etmekten ziyade; hem eleştir hem de fikir beyan etme şeklindedir. Bu çift yönlü bir çöküş değil midir? Karanlıkta el yordamıyla yolunu bulmak için ilerleyen ve isteyerek/istemeyerek değerli/değersiz eşyaları kırıp döken kişi kadar, elinde ışık olduğu halde onun yolunu aydınlatmayan kişi de suçlu değil midir?

Dolayısıyla bizim, ışık tutan ellere ihtiyacımız vardır. Ruhunda güzel cümleler biriktirip, vakti geldiğinde sahibine teslim eden güzel insanlara ihtiyacımız vardır.

Dr. Burhan ÇAPAN

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL